Bir Sayfa Seçin

Kapsayıcılık, çeşitlilik, bütüncül bakış açısı her sektörde sıklıkla duyduğumuz kelimeler diyebiliriz. Özellikle son yıllarda üzerinde durulan bu kelimeleri anlamak faydalı olacaktır. Yazıya başlamak için kapsayıcılık kelimesinin tanımına bakalım. Oxford Language Dictionary, kapsayıcılık terimini, fiziksel veya zihinsel engelleri olan veya diğer azınlık gruplarına mensup olanlar gibi, aksi takdirde dışlanabilecek veya marjinalize edilebilecek kişilere fırsat ve kaynaklara eşit erişim sağlama uygulaması veya politikası olarak tanımlar.

Çeşitlilik ve kapsayıcılık, moda tüketicileri için çevrimiçi perakende satış bileşenleri haline gelmiştir. Irksal çeşitlilik, beden kapsayıcılığı, cinsel temsil ve kırılgan topluluğun temsili ihtiyacını kabul eden markalar sadece gerekli değildir, aynı zamanda modanın geleceğidir. Tarihsel açıdan moda kavramına baktığımızda giyim ürünlerine erişmek yüzyıllardır her sınıfa ait olmamıştır. Moda çoğu zaman toplumlardaki ekonomik ayrılıkları, varlığı, zenginliği ve sosyal statüyü öne çıkaran bir öge olmuştur. Temel bir ihtiyaçtan bir lükse dönüşmüştür. Böylelikle tasarım beden ve formun ötesine geçmiştir ve birer metaya dönüşmüştür diyebiliriz. Yüzyıllardır ayrımcılık, üstünlük gibi birçok tanımlamada, kültürler arası farklılıklarda ve dönem geçişlerinde yalnızca dönemin modasına bakarak çok fazla çıktı elde etmek mümkündür. Söz konusu moda olduğunda kapsayıcılığı yalnızca kıyafet bedenlerine indirgemek yanlış olabilir. Kapsayıcılık tasarımın ilk noktasından beri düşünülmesi gereken bir olgudur. Sürdürülebilir Moda Lisanı’nın kapsayıcılık tanımında şu nota yer verilmiştir: Birçok ürün geniş kitlelere ulaşırken, nüfusun geneline yönelik tasarımlar üreten tasarımcılar farklı yeterliklere ve ihtiyaca sahip grupları da kapsayıcılık bağlamında göz önünde bulundurmalıdır. Kullanıcıları birer tüketici değil, fakat insan olarak ele aldığımızda, fiziksel ve bilişsel yeterlikleri veya içinde bulunduğu koşulları, ihtiyaçları, korkuları, zevkleri, istek ve arzuları da düşünmüş oluruz. Bu düşünceye yönelik gerçekleştirilen moda ürünleri ise çeşitli estetik değerlerin ve biçimlerin bir aradalığını vurgular. Modanın bu yöndeki çeşitliliği her tür bireyin kendini giysilerle ifade etmesine olanak tanır. “Kapsayıcılık” ve “çeşitlilik” olgusunun gerekliliğini anlamak için moda endüstrisindeki ‘çeşitliliğe’ daha genel bir açıdan bakalım.

Her birimiz doğal olarak benzersiziz ve düşündüğünüzde çeşitlilik her birimiz için geçerlidir. Yetenekler, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, vücut şekilleri, ten rengi, saç rengi ve daha fazlası gibi detaylar her birimizi inanılmaz bireyler olarak tanımlar.

Moda endüstrisinin güzelliği, etrafımızdaki her birey ve bileşen için orada – bir yerlerde – buna hitap edecek bir perakendecinin bulunmasıdır. Mağazalar, büyük beden veya minyon, dini veya sağlık nedenleriyle örtünmeye ihtiyacı olan kadınlar için giysiler, uzun ve zayıf veya daha kısa boylular için yapılmış kot pantolonlar ve sportif ve kıvrımlı için tasarlanmış giysiler konusunda uzmanlaşmıştır diyebiliriz. Böylelikle kapsayıcılık kıyafette yalnızca bedenin göz önünde bulundurulmasının da çok ötesine geçer. Son yıllarda tüketiciler tek tip güzellik algısı yerine podyumlarda, markalarda çeşitli yüzler, ten renkleri ve tarzlar görmeye alıştılar. Bunun gerçekdışı güzellik anlayışından sıkılmış tüketici talebiyle mi gerçekleştiğini yoksa artık gerçekdışı güzelliğin para etmediğini gören markaların mı ortaya çıkardığını düşünmek ise bir beyin fırtınası konusudur. 

Anastasia Matano’nun “Kapsayıcı moda bedenden çok daha fazlasıdır” yazısında da bahsettiği gibi U.S 0-4 boyutlarındaki gerçekçi olmayan güzellik standartları artık halk tarafından hoş görülmüyor. Luxiders Magazine’e göre beden olumlama hareketi “moda endüstrisindeki çeşitlilik ve olumlu öz imaj eksikliğine karşı en büyük başkaldırıdır.”  Aynı zamanda günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle artan yeme bozuklukları, diyetler ve gerçekçi olmayan mükemmellik algısı yerini daha kendimizi sevmemizi teşvik eden farklı akımlara bıraktı bunlardan biri de beden olumlama akımıydı. Beden olumlama, günümüz güzellik standartlarına istenmeyen bir sosyal yapı olarak meydan okurken, boyut, şekil, cilt tonu, cinsiyet ve fiziksel yeteneklerden bağımsız olarak tüm bedenlerin kabulüne odaklanan sosyal bir hareket olarak ortaya çıktı. Geleneksel model ajanslarının devamlı “beyaz, sıska, genç ve kadın” isteği, moda kapsayıcılığının kamuoyunda vurgulanan ilk yönlerinden biriydi. Avrupa merkezli güzelliğin standart olduğu anlatısı, hem erkeklerde hem de kadınlarda çok canlı bir şekilde bulunan özgüven eksikliğine büyük katkıda bulundu. Park Nicollet Melrose Center’a göre, mükemmel derecede sağlıklı kadınların yaklaşık %70’i daha ince olmak istiyor ve %80’i basitçe “görünüşlerini beğenmiyor”.

Fakat bahsettiğimiz konu olan beden kapsayıcılığı, sorunun yalnızca bir parçasıdır. Şu anda artan bir taleple karşı karşıya kalan şey, moda endüstrisinde çeşitliliğe, özellikle de ırksal ve etnik çeşitliliğe duyulan ihtiyaçtır.

The Business of Fashion’a göre, “bazen bir dergi kapağına beyaz olmayan bir yüz koymak” uygulaması artık yeterli değil, hiçbir zaman da olmadı. Moda, hizmet ettiği kitleyi yansıtmak içindir ve bu, yalnızca beyaz insanları hedeflemekten ziyade, nihayetinde renkli topluluğun insanlarını temsil etmek anlamına gelir. Irksal ve etnik çeşitlilik sadece yüzü dergi kapaklarında gösterilen modellerle sınırlı değildir; gerçek çeşitlilik, beyaz olmayan stilistleri, tasarımcıları, yönetmenleri ve yapımcıları işe almak anlamına gelir. Bu, hem çeşitli kadrolara hem de çeşitli modellere sahip moda ajansları oluşturmak anlamına gelir, çünkü bunu yapmak “perspektifte çeşitlilik” getirir. Azınlık gruplarda olan ve bugüne kadar kapsayıcılığa dahil edilmemiş toplulukların inşa etmesine, yaratmasına tasarlamasına ve üretmesine yer açmak insanlar tarafından ortaya çıkarılmış ırk kavramının bugüne kadar oluşturduğu önyargıları kaldırıp toplulukları birbirine bağlayabilir.

Ancak kapsayıcılık burada bitmiyor. LGBTQ+ topluluğunun temsili de modanın geleceğinin ayrılmaz bir parçası olduğu düşünüldüğünde, moda endüstrisi LGBTQ+ toplulukları da düşünmeye başlasa iyi olur. Aynı zamanda temsiliyeti eksik olan bir grup da toplumun %20 sini oluşturan engelli bireylerin temsilidir. Bu konuda da harekete geçilmesi kapsayıcı bir moda ekosisteminde olması gereken temel yükümlülüklerdendir. Fakat bu sorunlardan bahsederken tasarımın yalnızca kullanıcı merkezli veya müşteri merkezli olmasındansa yaşam merkezli olması yani materyallere, yaşayan tüm canlılara ve üretim sürecindeki kimseye zarar vermeden üretilebilmesi yine sürdürülebilirliğin konusudur.

Bütün bunları göz önünde bulundurabildiğimiz tasarımlar görebilme umuduyla yazımızı sonlandırıyoruz.