Bir Sayfa Seçin

17. edisyonu yayınlanan küresel riskler raporunun ilk iki bölümünü inceledik.

Küresel Riskler Raporu, Dünya Ekonomik Forumu tarafından forumun İsviçre Davos’daki yıllık toplantısı öncesinde yayınlanan yıllık bir çalışmadır. Bu rapor Küresel Risk Ağı’nın çalışmalarına dayanarak küresel riskler ortamında yıldan yıla meydana gelen değişiklikleri açıklamaktadır.

Küresel Riskler Raporu’nun geçen yılki baskısı, artık açık ve net tehlikeler olan potansiyel, zincirleme ekonomik riskler konusunda dünyayı uyardı. Tedarik zinciri aksaklıkları, enflasyon, borç, işgücü piyasası boşlukları, eğitim eşitsizlikleri gibi konulardan bahseden rapor dünya ekonomisinin hem hızlı hem de yavaş yavaş toparlanan ülkelerin sosyal uyumunu yeniden sağlamak, istihdamını artırmak ve gelişmek için yönlendirilmek zorunda kalacağını belirtmişti

Raporun bu yılki versiyonunda ise 2006’dan bu yana raporun temelini oluşturan Küresel Risk Algısı Anketi (The Global Risks Perception Survey-GRPS), ankete yanıt veren yaklaşık 1.000 küresel uzman ve liderden yeni ve daha kapsamlı içgörüler toplamak için yenilendi. 

Bu yılki rapor şunları içeriyor:

  • Covid19: geçtiğimiz yılın verileriyle geleceğe yönelik karşılaştırmalar.
  • Geleceğe Bakış (future outlook): bireysel bağlamların küresel risk algılarını nasıl etkileyebileceği ve azaltmayı nasıl etkileyebileceği konusundaki analizler.
  • Ufuk (Horizon): Horizon, küresel risklerin aciliyet duygusunu yakalayarak, karar vericilerin karşılaşabileceği seçimler ile ilgili analizi içeriyor.
  • Hasar Seviyesi (Severity): potensiyel yıkım etkisi analizi.
  • Uluslararası Hafifletme (International Mitigation): Katılımcıların küresel eylem ve işbirliğine yönelik başarı ve fırsat alanlarını belirlemek için 15 alandaki uluslararası çabaları değerlendirmeleri.
  • Riskler, eğilimler ve uyarılar hakkında açık uçlu sorular

6 Bölümden oluşan raporda bölüm başlıkları ise şu şekilde:

1) Küresel Riskler 2022: Ayrı Dünyalar, 

2) Düzensiz İklim Geçişi, 

3) Dijital Bağımlılıklar ve Siber Güvenlik Açıkları, 

4) Göçün Önündeki Engeller, 

5) Uzayda Kalabalık ve Rekabet

6) Dayanıklılığı Canlandırmak

Biz ise yazımızda özellikle yapılan anket sonuçlarının birinci ve ikinci bölümündeki verilerin üzerinde duracağımızın ve bu detaylı raporun kısa bir özetini sunacağımızın sinyallerini şimdiden verelim.

Raporun ilk kısmı 2022 başlarken, COVID-19 ile salgının ekonomik ve toplumsal sonuçları dünya için kritik bir tehdit oluşturmaya devam ettiğinden, aşı eşitsizliği ve bunun sonucunda ortaya çıkan eşit olmayan ekonomik toparlanma riski, sosyal kırılmaları ve jeopolitik gerilimleri bir araya getirdiğinden bahsediyor. Dünya nüfusunun %20’sine ev sahipliği yapan en yoksul 52 ülkede, bu yazı yazılırken nüfusun sadece %6’sı aşılanmıştı. Raporda 2024 yılına kadar, gelişmekte olan ekonomiler (Çin hariç) pandemi öncesi beklenen GSYİH (gayri safi yurtiçi hasıla) büyümesinin %5,5 altına düşerken, gelişmiş ekonomiler bunu %0,9 ile aşarak küresel gelir farkını genişleteceği öngörülüyor.

Bazı ülkelerde aşının hızla piyasaya sürülmesi, başarılı dijital dönüşümler ve yeni büyüme fırsatları, kısa vadede pandemi öncesi eğilimlere dönüş ve daha uzun bir ufukta daha dirençli bir görünüm olasılığı anlamına gelebileceği, yine de diğer birçok ülke düşük aşılama oranları, sağlık sistemleri üzerinde devam eden akut stres, dijital uçurumlar ve durgun iş piyasaları nedeniyle geride kaldığının gerçekliği vurgulanıyor. Bu farklılıkların, iklim değişikliğinin kötüleşen etkilerini ele almak, göç akışlarını yönetmek ve tehlikeli siber risklerle mücadele etmek için gereken uluslararası işbirliğini zorlaştırdığı da raporda bahsedilenlerden.

Rapora göre bu ölçekte teknolojik, ekonomik ve toplumsal değişimin karmaşıklığı ve mevcut taahhütlerin yetersiz doğası göz önüne alındığında, 2050 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşan herhangi bir geçişin düzensiz olması muhtemel. COVID-19 karantinaları ile sera gazı (GHG) emisyonlarında küresel bir düşüş görülürken, emisyon miktarındaki yukarı doğru yönelim kısa sürede yeniden başladı: GHG emisyon oranı 2020’de son on yılın ortalamasından daha hızlı arttı. 

Şu anda milyonlarca işçi çalıştıran karbon-yoğun sektörlerden uzaklaşmak ekonomik oynaklığı tetikleyecek, işsizliği derinleştirecek, toplumsal ve jeopolitik gerilimleri artıracaktır. Raporda aceleci çevre politikalarının benimsenmesinin doğa için istenmeyen sonuçları da olacağı, (denenmemiş biyoteknik ve jeomühendislik teknolojilerinin uygulanmasından kaynaklanan bilinmeyen birçok risk vardır), arazi kullanımı geçişleri veya yeni fiyatlandırma planları için kamu desteğinin olmaması, eylemi daha da yavaşlatan siyasi komplikasyonlar yaratılacağı öngörülüyor

Rapordan Bazı Çarpıcı Veriler:

Araştırmaya katılanlara sorulan “dünyanın geleceği hakkında nasıl hissediyorsunuz sorusuna verilen yanıtlar:

Yapılan araştırmada kişilere sorulan 10 yıllık ölçekteki riskleri belirlemede şu sonuçlara ulaşılmıştır.

Raporun ilk bölümünde grafik olarak gösterilen ve katılımcıların verdiği yanıtlarla oluşan bu 10 risk, 5 başlığın altındaki çıktılar olarak toplanmış. Bu başlıklar ise şu şekilde:

  • COVID19’un Bıraktığı İzler: Küresel Riskler Algı Araştırması’na (GRPS) göre, “sosyal uyum erozyonu”, “geçim krizleri” ve “ruh sağlığının bozulması”, kriz boyunca küresel olarak en kötüleşen beş riskten üçü. Bunlar ve “bulaşıcı hastalıklar” Covid19’un belirgin etkilerinden.
  • Ufukta Beliren Borç Krizi: Anket katılımcılarının çoğu borç krizinin 2 yıl içinde gerçekleşeceğine ve 3 ila 5 yıl içinde ise kritik noktalara geleceğine inanıyorlar.
  • Gezegen Beklemez: “İklim eylemi başarısızlığı”, “aşırı hava koşulları” ve “biyoçeşitlilik kaybı” da önümüzdeki on yıl için potansiyel olarak en ciddi üç risk olarak sıralanıyor. GRPS katılımcılarının çevresel bozulma konusundaki endişeleri pandemiden önce gelse de, iklim eylemi başarısızlığına ilişkin artan endişe, katılımcıların, özellikle toplumsal kırılmalar ve derinleşen ekonomik riskler nedeniyle dünyanın iklim değişikliğini kontrol altına alma becerisine olan inanç eksikliğini ortaya koyuyor.
  • Bağlantılardaki Kör Noktalar:  3 milyar insan çevrimdışı kaldığı için “dijital eşitsizlik” dünya için yakın zamanlı bir tehdit olarak görülüyor. Bununla birlikte, birçok ülke ve endüstrinin yeni insan etkileşimi ve uzaktan çalışma biçimlerine hızla erişebildiği ve bunlara sorunsuz bir şekilde uyum sağladığı da bir gerçektir. Bu dijital sıçrama, artan güvenlik açığıyla birlikte geldi. GRPS katılımcıları, “siber güvenlik başarısızlığının” önümüzdeki iki yıl boyunca dünyanın dijital sistemlerini test etmeye devam edeceğine inanıyor.
  • Büyüyen Rekabet: GRPS katılımcıları, “jeo-ekonomik çatışmaların” orta ve uzun vadede dünya için kritik bir tehdit ve önümüzdeki on yılda potansiyel olarak en ciddi risklerden biri olarak ortaya çıkacağına inanıyor.

Raporda Aynı zamanda Covid dönemi ortaya çıkan jeopolitik gerilimler ve güç dengelerinin değişimleriyle ilgili veriler de detaylı olarak yer alıyor.  

Başka bir işlenen konu ise dijital eşitsizlik ve siber güvenlikle ilgili olan veriler. 

2. Bölüme geçtiğimizde ise Cop26’dan bazı hedefler ve gerçeklerle karşılaşıyoruz.

Raporda 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP26) yapılan dekarbonizasyona ulusal olarak belirlenmiş en son katkılar (NDC Nationally Determined Contributions) hala Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen 1,5°C hedefinin gerisinde kalındığından bahsediliyor. Mevcut gidişatın dünyayı 2,4°C’lik bir ısınmaya ulaştırması bekleniyor, sadece en iyimser senaryolar bunu 1,8°C’de tutuyor.

Rapor daha sağlam bir eylem olmadan, küresel hafifletme ve uyum sağlama kapasitesi azalacak ve sonunda “çok az, çok geç” denilen bir duruma gelinecek ve nihayetinde dünyayı neredeyse yaşanmaz hale getiren kontrolden çıkmış iklim değişikliği ile “aşırı sıcak bir gezegen” senaryosunun gerçek olacağını belirtiyor. Dünya olarak 2050’ye kadar net sıfır hedefine topluca ulaşamazsak, yüksek bedeller ödeyeceğimiz öngörülmektedir.

Rapora göre paydaş kapitalizminin yükselişi, hissedar aktivizmi ve şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetim (ESG) hedeflerini ve ölçütlerini kullanma isteğinin artması, ESG temelli yatırımlarla birleştiğinde, finansal ve ekonomik ortamı yeniden şekillendiriyor. Giderek artan sayıda şirket ve kuruluşların bir kısmı, operasyonlarını karbondan arındırma taahhüdünde bulunuyor. Bankalar, sigortacılar ve kurumsal yatırımcılar sermayeyi net sıfıra doğru yönlendirirken, finansal sistemler geçişin kritik kolaylaştırıcıları olarak hızla ortaya çıkıyor.

Rapor yazılırken, COVID-19’un etkisinin ardından (fosil) enerji talebi arzı geride bıraktığından, bunun da dünya fosil yakıtlara karşı dönse bile enerji fiyatlarının keskin bir şekilde artmasına neden olduğundan bahsedilmektedir. Ayrıca, bazı ticari aktörler geçişi yavaşlatma çabalarını sürdürüyor. İklime şüpheyle bakan lobicilik, yeşil yıkama ve iklim bilimine ilişkin yanlış bilgi ve güvensizlik birçok ülkede yaygınlığını koruyor.

Aynı zamanda ikinci bölümün sonunda değinilen paydaşların doğurduğu sonuçlara da değinmek isteriz. Paydaşlar kısaca, bir sistem veya kendi ihtiyaçlarını karşılayan mülkleriyle ilgili hakları, payları, gereksinimleri veya çıkarları olan kişi veya kuruluşlardır.

Herhangi bir kuruluş veya grup tarafından gerçekleştirilen bir işlem, özel sektörde kendileriyle bağlantılı olan insanları etkileyebilir. Paydaşların yarattığı sonuçlar ise şu şekilde:

  • Bireyler için sonuçlar – vekil, kişi kaybı: bu bölümde belli bir görevi yerine getirmek için gerekli becerilere sahip olamayan veya entegre olamayan kişi ve kurumlardaki kayıplardan ve eşitsizliklerden detaylıca bahsedilmiştir.
  • Hükümetler için sonuçlar – kontrol kaybı
  • İşletmeler için sonuçlar – pazar payı kaybı
  • Doğa kaybı

Maalesef çok fazla kayıp var ve rapordaki verilerin hepsi çok çarpıcı. 

2. bölümün de sonu ile birlikte yazımızı sonlandırıyoruz. Rapor, içinde bulunduğumuz gerçeklikle hepimizi bir kere daha yüzleştiriyor. Bu gerçeklerin ışığında, dünya ve gelecek için herkesin ortak amaçla hareket etmesi gerektiğini bize tekrar hatırlatıyor.

kaynak: https://www.weforum.org/reports/global-risks-report-2022